İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından “Yeniliğe Davet” sloganıyla bütün Türkiye’yi geleceği inşa etmeye çağıran İkinci Yüzyılın iktisat Kongresi’nin açılışını reis Tunç Soyer yaptı. Adil, özgür, müreffeh ve demokratik bir Türkiye’nin tekrar kurulduğunu Anlatım eden reis Soyer, “Bu enkazın altından kalkarak Tekrar o harika ülkeyi kuracağız. Başardık, Fazla çalışacağız, yine başaracağız” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından “Yeniliğe Davet” sloganıyla bütün Türkiye’yi geleceği inşa etmeye çağıran İkinci Yüzyılın iktisat Kongresi’nin açılışı Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde (AASSM) yapıldı. 15-21 Mart tarihlerinde alanında uzman 70’e yakın konuşmacının katılacağı İkinci Yüzyılın iktisat Kongresi, Ünlü sanatçı Karsu’nun 6 Şubat sarsıntılarında hayatını kaybedenler anısına verdiği konserle başladı.
Melisa Sözen ve Mert Fırat’ın sunuculuğunu yaptığı kongrenin açılış konuşmasını İzmir Büyükşehir Belediye Lideri Tunç Soyer yaptı.
Başkan Soyer, konuşmasına Ata’nın kelamlarıyla başladı
Başkan Tunç Soyer, 19 Şubat 1923’te Mustafa Kemal Atatürk’ün İzmir iktisat Kongresi’nde yaptığı açılış konuşmasındaki “Bu kadar değerli ve tarihi kongremizi açmak onurunu bana bahşettiğinizden Dolayı Özellikle teşekkürlerimi arz ederim. Bu türlü bir kongreyi toplayan sizlersiniz. Bundan Dolayı sizi tebrike layık görür ve kutlama ederim” kelamlarıyla konuşmasına başladı.
4 Mart 1923’te kongre sonunda açıklanan Misak-ı İktisadi’nin beş temelini okuyan reis Soyer, “Madde bir, Türkiye ulusal sonları içinde dünyanın barış ve ilerleme ögelerinden biridir. Unsur iki, Türkiye halkı ulusal hâkimiyetini canı ve kanı değerine elde ettiğinden hiçbir şeye feda etmez. Unsur üç, Türkiye halkı tahribat yapmaz, Bayındırlık eder. Tüm çalışması iktisaden memleketi yükseltmek gayretine yöneliktir. Unsur dört, Türkiye halkı tükettiği eşyayı Mümkün mertebe kendi yetiştirir. çok çalışır. Vakitte servette ve ithalatta israftan kaçar. ulusal üretimi sağlamak için gerektiğinde gece gündüz çalışır. Unsur beş, Türkiye halkı servet itibariyle bir altın hazinesi üzerinde oturduğunun şuurundadır, ormanlarını evladı üzere sever” diye konuştu.
“İkinci Yüzyılın iktisat Kongresi, sadakate yapılan bir çağrıdır”
Ulu Lider Mustafa Kemal Atatürk’ün 100 Yıl Evvel düzenlediği iktisat Kongresi sürecini anlatan reis Soyer, “Bizler, İkinci Yüzyılın iktisat Kongresi’ni düzenlerken yüreğimizi kentimizin sahip olduğu işte bu görkemli geçmişten aldık. Geleceğin inşasına başlamak için İzmir’i tercih eden Atatürk ve onun bayan erkek bütün yol arkadaşlarının anısı önünde hürmetle eğiliyoruz. Bu kongre, kurtuluş ve kurum gayretimiz için kendilerine duyduğumuz tarifsiz minnetin mütevazı bir tezahürüdür. Ve İkinci Yüzyılın iktisat Kongresi, sadakate yapılan bir çağrıdır” sözlerini kullandı.
“Türkiye’mize tekrar can vermek için bir ortaya geldik”
Kongrenin 6 Şubat zelzelesi nedeniyle ertelendiğini Anlatım eden reis Soyer, “Çok uygun biliyoruz ki artık hiçbir şey o günün öncesindeki üzere olmayacak. Acılarımız asla dinmeyecek. Bizim bundan sonra asli yaşama nedenimiz, gençlerimiz, çocuklarımız, torunlarımız ve onlara inançlı bir istikbal bırakmak. Zelzeleden Çabucak sonra Bahadır bir maden çalışanının söylediği üzere; ‘Bizim artık canımız yok. Bizim canımız, Türkiye.’ Ve bizler bugün burada, Türkiye’mize yine can vermek için bir ortaya geldik. Planlanandan bir ay sonra gerçekleşebilen kongremiz, işte bu nedenle vicdana yapılan bir davettir. Diliyorum ki kırılan o fay, geçmişte yapılan Aka kusurlarla istikbal ortasına kalın bir çizgi çeksin. Bu sarsıntı, bu enkaz, bu ülkede yeni kuralları, yeni kurumları ve doğasıyla uyumlu, inançlı kentleri doğursun” formunda k onuştu.
“Refahın adil dağılımı ve yoksullukla uğraşın kapılarını aralıyor”
Türkiye’nin 100 Yıl evvelki üzere bir yıkım sürecinin içinden geçtiğini Anlatım eden reis Soyer, kongrede sivil inisiyatifle ortak bir iradenin konduğunu söyledi. reis Soyer, “Dünyamızın geldiği noktada, sınırsız gereksinimlerin değil ‘karınca kararıncanın’ iktisadına yanlışsız yürekli bir adım atmak zorundayız. İnanın bana, İkinci Yüzyılın iktisat Kongresi’nden doğan bu teklif, teknolojiden mahrum yaşamak, durmak yahut geçmişe dönmek manasına gelmiyor. Aksine, refahın adil dağılımı ve yoksullukla uğraşın kapılarını aralıyor. Üzerimizdeki fazlalıklardan kurtulduğumuzda eksilmeyeceğiz. Çoğalacağız. Büyüklük ve Hız üzerine oturan sınırsız hırs ve ihtiraslarımızla yüzleşebilirsek, hayatın manasının ve derinliğinin sonsuzluğuyla buluşacağız” formunda konuştu.
“Adaleti, dayanışmayı ve refahı çoğaltacak”
Başkan Soyer, “Bencilliğimizin yerini dayanışma, ferdî zenginliğin yerini rahmet, gereksinim fazlası tüketimin yerini ise sanat, ideoloji ve hayatın bizatihi kendisi alacak. İnsanlığın ve tabiatın içinden geçtiği bu Istırap durum karşısında elimiz kolumuz bağlı bekleyemeyiz. İşte bu yüzden, bu kongre, bütün sokakları yeniliğe açılan bir davettir. Bu yenilik; ortak akılla şekillenen ortak bir hayatı, yani adaleti, dayanışmayı ve refahı çoğaltacak” diye konuştu.
“Tüm kararların sonuna kadar takipçisi olacağız”
İkinci Yüzyılın iktisat Kongresi’nin lisan, din, ırk ayırt etmeden beşere ve tabiata yapılan bir yürüyüş daveti olduğunu belirten reis Soyer, “Bugün burada attığımız temeller üzerinde, hayallerimizin, hasretlerimizin ete kemiğe bürünmesi için Mevcut gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. 21 Mart akşamı alacağımız bütün kararların sonuna kadar takipçisi olacağız” dedi.
“Başardık, Fazla çalışacağız, yine başaracağız”
Kalkıştıkları işin ciddiyetinin ve yüklediği tarihi sorumluluğun farkında olduklarını belirten reis Soyer, kelamlarını şöyle sürdürdü: “Bu yükü Fazla Aka bir Haysiyet ve memnunlukla taşıyacağımızdan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Biliyoruz ki, yeni bir Türkiye kuruluyor. Adil, özgür, müreffeh ve demokratik bir Türkiye. Çehre Yıl Evvel atalarımızın yıllarca işgal altında kalmış, yanmış yıkılmış, Fakir bir ülkeden Cumhuriyet mucizesini yaratmaları üzere, bu enkazın altından kalkarak Tekrar o süper ülkeyi kuracağız. ilim ve aklın rehberliğinde, vicdanla ve hamasetle. Binlerce yıllık kadim kültürlerin kökleri üzerinde uzunluk veren pırıl pırıl filizlerimiz, gençlerimizle birlikte. Başardık, Fazla çalışacağız, yine başaracağız” sözlerini kullandı.
“Tunç Soyer ve emek veren herkese teşekkür ediyorum”
Cumhuriyet Kamu Partisi genel Sekreteri Doç. Dr. Selin Sayek Böke ise “6 Şubat sarsıntısının yarattığı bu Aka felaketin acısı şimdi Fazla taze. O denli ki bu acıyı yaşayanlar bu Sefer de sel felaketiyle karşı karşıya kaldı. Kaybettiğimiz canlar ismine Allah’tan rahmet diliyorum. Ülkemize geçmiş olsun. Siyasetin, bilimin ve toplumun her bölümünün bir ortaya gelmesine bugünlerde daha Fazla gereksinimimiz var. Böylesine katılımcılığı destekleyen, kürsüleri herkese açan, bütün sesleri Mevcut eden herkesin başında Fazla sevgili İzmir Büyükşehir Belediye Liderimiz Tunç Soyer’e ve emek emek katkılarıyla aylar içerisinde örmüş olan herkese teşekkür ediyorum” dedi.
“Tarihsel ve siyasi sorumluluğumuz bunu gerektiriyor”
Yaralarımızı daima Birlikte dayanışmayla saracağımızı lisana getiren Böke, “Hep Bir arada iyileşeceğiz, Öbür yolu yok. Daima Birlikte ülkemizi ayağa kaldıracağız. Laf veriyoruz, biz bunu daima Birlikte yapacağız. Ülkemiz 100 Yıl Evvel yaralarını sarmaya çalışıyordu. Adeta varlık yokluk içerisindeydik. Cephede kazanmak üzere olduğumuz siyasi bağımsızlığımızı ekonomik bağımsızlıkla taçlandırmak için Aka bir gayret içerisindeydik. Bugün ne yazık ki 100 Yıl sonra Aka bir yıkımla karşı karşıyayız. Sarsıntının yarattığı fiziki ve can kaybına yol açan yıkım, ekonomik ve toplumsal buhran, derinleşen ve devlette yaşanan Aka bir yıkım, hepsi birbirine geçmiş Aka bir enkaz. Hiç kuşku yok ki nasıl ki 100 Yıl Evvel halkın iradesiyle, bilimin ışığı ve yol göstericiliğinde uçumun kenarında yıkık bir ülkeden genç bir cumhuriyet doğduys a 100 Yıl sonra bugün de katılımcılıkla, bilimle, liyakatle, vizyoner liderlikle Biricik adam rejiminin yıkımını daima Bir arada Mevcut edeceğiz. Tarihi sorumluluğumuz da, siyasi sorumluluğumuz da bunu gerektirdiği için Yine İzmir’de İkinci Yüzyılın iktisat Kongresi’nde bir ortaya geldik” formunda konuştu.
“Başlıyoruz”
Yaşadığımız Aka felaketi unutmamamız gerektiğinin altını değerle çizen Böke, “Yeni bir düzey kuracağız. Daima Bir arada ayağa kalkacağız, daima Birlikte tekrar omuz omuza başaracağız. Torpille değil, Yetenek ve yetkinliklerimizle Mevcut olacağız. Emeğimizle büyüyeceğiz. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında çalarak değil, çalışkanlıkla yaşayacağız. Geleceğe umutla baktığımız yeni bir Devre başlıyor. Biz başlıyoruz” diye konuştu.
“Ben bugün yalnızca sanatçı Karsu değilim”
Kongrenin açılış konserinde, 6 Şubat sarsıntılarında hayatını yitirenler için müzik söyleyen Karsu, performansıyla izleyenlere Hassas anlar yaşattı. Ülkece bir ayı aşkın bir müddettir felaket günler yaşadıklarını lisana getiren Karsu, “Normalde ben Fazla konuşan bir beşerim lakin konuşamıyorum, o yüzden 25 yıldır Fazla uygun bir arkadaşımı, piyanomu size getirdim. Bir aydır yaptığımız sohbetimi dinlettirmek isterim. Acılarımız Fazla büyük. Ben bugün yalnızca sanatçı Karsu değilim. Türküm, Hataylıyım, Antakyalıyım, Karsu köyündeyim. Zelzelede vefat eden Aliye ve Meral halamın yeğeniyim. Tuna ablamın, Aziz ağabeyimin kuzeniyim. Bugün Pelin, Hira ve Hazal’ın teyzesiyim. Davetiniz için Fazla teşekkür ederim” halinde konuştu.
Başkan Tunç Soyer’in İkinci Yüzyılın iktisat Kongresi’ne ait konuşmasının tamamı şu formdadır;
“100 Yıl öncesinden İzmir’e miras kalan iktisat Kongresi’ni, tam 100 Yıl sonra, kentimizin kadim kültürüne yaraşır halde yine düzenlemenin Aka heyecanını ve gururunu yaşıyorum.
Hepiniz İzmir’e beğenilen geldiniz. Öncelikle, bize bu heyecanı yaşatan, emeği geçen, dayanak olan herkese ve bütün takım arkadaşlarıma canı gönülden teşekkür ediyorum.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu tarihe ve dünyaya müjdeleyen iktisat Kongresi, Aka yangından yalnızca beş ay sonra Şubat 1923’te İzmir’de toplandı.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları geleceğin İktisat siyasetlerini Meclis iradesiyle belirlemek yerine, daha Evvel denenmemiş bir yol seçti. Personeller, çiftçiler, endüstrici ve tüccarların seçilmiş delegeleri bir ortaya gelerek kurum kademesindeki Cumhuriyet’i sivil bir ruhla inşa etti. 1135 delege İzmir’de buluşarak bir istikbal hayali kurdu ve bu yol haritasını bizlere miras bıraktı. Bizler, İkinci Yüzyılın iktisat Kongresi’ni düzenlerken yüreğimizi kentimizin sahip olduğu işte bu görkemli geçmişten aldık. Geleceğin inşasına başlamak için İzmir’i tercih eden Atatürk ve onun bayan erkek bütün yol arkadaşlarının anısı önünde hürmetle eğiliyoruz.
Bu kongre, kurtuluş ve kurum çabamız için kendilerine duyduğumuz tarifsiz minnetin mütevazı bir tezahürüdür. Ve İkinci Yüzyılın iktisat Kongresi, sadakate yapılan bir davettir. Biz bu buluşmayı birinci iktisat Kongresi’nden tam Yüzyıl sonra, 15-21 Şubat tarihleri ortasında düzenlemeyi arzulamış ve bütün hazırlıklarımızı tamamlamıştık. Ancak planladığımız üzere olmadı.
6 Şubat sabahı, Fazla Aka bir felaket yaşadık. Yetmezmiş üzere bölge dünden beri de sel felaketi ile başa çıkmaya çalışıyor. Acımız ve yasımız Fazla büyük. çok âlâ biliyoruz ki artık hiçbir şey o günün öncesindeki üzere olmayacak. Acılarımız asla dinmeyecek. Bizim bundan sonra asli yaşama nedenimiz, gençlerimiz, çocuklarımız, torunlarımız ve onlara inançlı bir istikbal bırakmak. Sarsıntıdan Çabucak sonra Mert bir maden personelinin söylediği gibi… Bizim artık canımız yok. Bizim canımız, Türkiye. Ve bizler bugün burada, Türkiye’mize yine can vermek için bir ortaya geldik. Planlanandan bir ay sonra gerçekleşebilen kongremiz, işte bu nedenle vicdana yapılan bir davettir. Diliyorum ki kırılan o fay, geçmişte yapılan Aka kusurlarla istikbal ortasına kalın bir çizgi çeksin. Bu sarsıntı, bu enkaz, bu ülkede yeni kuralları, yeni kurumları ve doğasıyla uyumlu, inançlı kentleri doğursun.
Bugün ülkemiz bir sefer daha Çehre Yıl öncesine emsal şartlardan geçiyor. Bir enkazın, bir yıkımın ortasındayız. Bu yıkımın içinde sivil bir teşebbüsle, sivil bir kongre düzenliyoruz. Haklı ve kuvvetli sivil teşebbüsler, siyasalların kararlarını belirler. Hatta kimi sivil inisiyatifler o kadar kuvvetli olur ki siyasalların Öbür türlü bir irade ortaya koyması Mümkün olmaz. İkinci Yüzyılın iktisat Kongresi, tam da bu türlü bir çalışma. Halkın fikrini, hasretlerini, kılcallardan gelen bütün teklifleri birleştiriyor ve bu ülkenin misakı iktisadisini dünyaya ilan ediyoruz.
Kongremizin sekiz ay süren hazırlıklarında biçim, yani kullandığımız formül, en baştan beri içerik kadar değerliydi. Neydi o biçim? Toplumun kılcallarından gelerek kökleri oluşturan ne kadar kaynak varsa, o kaynakları konuşturmak, hayallerini, hasretlerini ve şikayetlerini duymak istedik. Tümüyle şeffaf ve iştirakçi bir süreç yöneterek paydaşlarımızın kendi tahlil tekliflerini ortaya koymalarına vesile olduk. Bunun için tam 21 buluşma düzenledik. Bu süreç Muhtemel olan en geniş iştirakle yürütüldü. Trabzon’dan Muğla’ya, Edirne’den Van’a, Diyarbakır’a kadar Türkiye’nin her köşesine ulaşmaya çalıştık. Zira fakat bu türlü olursa bu kongrenin sonuçlarının hayatı dönüştüreceğini biliyorduk. bütün buluşmaların sonucunda bir içerik inşası ger çekleştirildi.
Buna tıpkı vakitte ortak aklın ve vicdanın inşası diyebiliriz. Geleceği inşa ediyoruz diye yola çıkmıştık. Bunun için Evvel ortak aklı ve vicdanı, yani demokrasiyi inşa ettik. Herkesin kendini özgürce Anlatım ettiği bir Saha açtık. Hazırlık çalışmalarımız o yüzden böylesine uzun bir vakte yayıldı. Böylece kongremiz, çokluğa ve birliğe yapılan bir davete dönüştü. Biliyorum ki geleceğin Türkiyesi, artık gücünü çeşitlilikten Meydan bu köklerin üzerinde yükselecek. Böylece bu topraklar yine canlanacak.
Bu canlanmanın şifrelerine gelince:
1. Aramızdaki farklılıkların bizi çoğalttığını, zenginleştirdiğini gördük.
2. Bayanlar olmadan yarım kaldığımızı gördük.;
3. Dünyanın kendi etrafımızda döndüğü yanılmasından kurtulup dayanışmayı büyüttüğümüzde hayatın güzelleştiğini anladık.
Kongreyi düzenleme biçimimiz, elbette içeriği de belirledi. Ortadan geçen sekiz ayın sonunda kendimizi iktisadın klasik tarifine direnebilecek kadar donanımlı ve kuvvetli hissediyoruz. Çağdaş İktisat kuramı, tabiattaki kaynakların hudutlu, insan gereksinimlerinin ise sınırsız olduğunu söyler. İkinci Yüzyılın iktisat Kongresi’nin geldiği nokta ise bunun tam aykırısını ortaya koydu. Biz bu kongrenin hazırlık çalışmalarında gördük ki, geleceğin dünyasında tabiattaki kaynakların sonsuz, insan muhtaçlıklarının ise hudutlu olduğu anlaşılacak. Yoksa bu gezegenin bizi, insan tipini taşıma kabiliyeti yakın bir mühlet sonra ortadan kalkacak. Klasik iktisadın tabiattaki kaynaklara kısıtlı olarak bakması o denli sanıyorum ki döngüsel düşünememesinden kaynaklanıyor. Halbuki ki insan uygarlığını ekosistemin bir modülü olarak tasarlarsak, tabiattan ödünç ald ıklarımız, kullanıldıktan sonra Ömür döngüsü içinde farklı bir muhtaçlığı karşılayabilir. Bu dönüşüm, tıpkı tabiattaki öbür döngüler üzere sonsuza kadar sürebilir. Kaldı ki; tabiatın içindeki Ebedi güç, bilimin gelişmesiyle bir arada, her gün orijinal Sıkıntı kaynaklarını ortaya çıkıyor.
Nasıl ki 100 sene Evvel güneş ve rüzgarın güç üretim kapasitesi bir bilinmez idiyse, bugün de bilinmez olan birçok kaynağın keşfiyle hergün tabiatın sırları biraz daha ortaya çıkıyor ve hudutları genişliyor. İkinci Yüzyılın iktisat Kongresi’nin ortak akıl ve vicdan terazisi gösterdi ki, çizgisel ve kesimli düşünen bir ilim kültüründe ısrar edersek içinde insanın da yer aldığı yeni bir uygarlığı bundan sonra inşa edemeyeceğiz. Bugün, doğayı hudutlu bir kaynak olarak gören İktisat anlayışını, tabiattaki sonsuzluktan öğrenen bir Öbür İktisat ideolojisi ve bilimle değiştirmek zorundayız. Bu, iktisadı tekrar tanımlarken atmamız gereken birinci adım. İkinci Değerli adım ise kendimizle, yani beşerle ilgili.
Milyarlarca canlı çeşidinden biri olarak insanlığın gereksinimlerinin sınırsız olduğu, çeşidimizin bugüne kadar içine düştüğü en Aka yanılgı. Yalın üzere görünen bu yanılgı yazık ki gezegenimizi bir avuç Varlıklı dışındaki beşerler ve diğer bütün canlılar için yaşanmaz hale getirdi. Sonucunda, yerküremizin kusursuz ahengi ve Ebedi döngüleri yok olma noktasına geldi. Kongremizin endüstrici, tüccar ve esnaf bildirgesi bu durumu şöyle Tanım ediyor: İnsan cinsinin yerküre ve atmosfer üzerinde bıraktığı ayak izi, kesimi olduğumuz ekosistemin kendini yenileme eşiğini ileri derecede aşmıştır. İklim krizi de bunun sonuçlarından biridir. Tabiatın ekolojik döngüleri ve insan cinsinin ekonomik sistemi ortasındaki bu mütekabiliyet dışı şartlar, bizatihi insan da iç bütün canlıların geleceğini tehdit et mektedir.
Dünyamızın geldiği noktada, sınırsız gereksinimlerin değil “karınca kararıncanın” iktisadına yanlışsız yürekli bir adım atmak zorundayız. İnanın bana, İkinci Yüzyılın iktisat Kongresi’nden doğan bu teklif, teknolojiden mahrum yaşamak, fakirleşmek, durmak yahut geçmişe dönmek manasına gelmiyor. Aksine, refahın adil dağılımı ve yoksullukla uğraşın kapılarını aralıyor. Üzerimizdeki fazlalıklardan kurtulduğumuzda eksilmeyeceğiz. Çoğalacağız. Büyüklük ve Hız üzerine oturan sınırsız hırs ve ihtiraslarımızla yüzleşebilirsek, hayatın manasının ve derinliğinin sonsuzluğuyla buluşacağız. Bencilliğimizin yerini dayanışma, ferdî zenginliğin yerini rahmet, gereksinim fazlası tüketimin yerini ise sanat, ideoloji ve ömrün bizatihi kendisi alacak.
Eski Uruguay Devlet Lideri Jose Mujica’nın Tanım ettiği gibi… Alıyoruz, alıyoruz, alıyoruz… Koyacak yer bulamıyoruz. fakat Aka bir yanılgı yapıyoruz. Bunları, kazandığımız parayla aldığımızı zannediyoruz. Halbuki o parayı kazanmak için harcadığımız vakitle alışveriş yapıyoruz. Yani hülasa vakitle birlikte hayatlarımızı tüketiyoruz. Vaktin parayla satın alınamayacağını unutuyor ve kendi hayatımızı ıskalıyoruz. Bu sözlerimin arı kovanına çomak sokmak olduğunu Fazla yeterli biliyorum. Ama insanlığın ve tabiatın içinden geçtiği bu Istırap durum karşısında elimiz kolumuz bağlı bekleyemeyiz. İşte bu yüzden, bu kongre, bütün sokakları yeniliğe açılan bir davettir. Bu yenilik; ortak akılla şekillenen ortak bir ömrü, yani adaleti, dayanışmayı ve refahı çoğaltacak.
Tüm bu çalışmalar sonucunda gördük ki ekoloji ve iktisat ortasında ses benzerliğinden Fazla daha derin bir bağ var. Yüzyıl evvelki kongrede masanın etrafında iktisadın can damarı olan çiftçiler, personeller, tüccar ve endüstriciler vardı. Bugün artık tabiat da o masada bir paydaş olarak oturuyor. İkinci Yüzyılın iktisat Kongresi’nin hudutları Türkiye’yi de aşan ve iktisada dünya genelinde ilham verecek en Temel özelliği işte tam da bu…
Ekoloji ve iktisat ortasında bir Ahenk Tanım etme eforu. Ortaya konulan bu yenilik, sürdürülebilirlikle ve klasik manadaki çevrecilikle sonlu olmayan bir şey. Kongremizin bütün paydaşları ekolojiyle ilgili Fazla daha esaslı, radikal ve kuvvetli bir şey söyledi. Tabiatla Ahenk yoksa, İktisat da yok. İşte bu yüzden… İkinci Yüzyılın iktisat Kongresi, tabiatımızla ahenge yapılan bir davettir. Üstelik bu Ahenk sırf ekonomik gelişme değil, can güvenliğimiz için de kıymetli. 6 Şubat sarsıntısı, on binlerce canımızı bizlerden ayırdı. Ve biz daha acılarımız dinmemiş, yüreğimiz sızlarken, bu Aka afetin bir de ekonomik enkazıyla yüzleştik. Zelzelenin ülke iktisadına faturasının 150 milyar Dolar olduğu kestirim ediliyor. Yani, geçmişte yapılan yanılgıların bedelini istikbal kuşaklara ödeteceğiz. Bu hiç adil değil. Yaşadıklarımızdan ders çıkarmak ve değişmek zorundayız.
Hiçbir şey Ham üzere, ezberlerimizdeki kentleri yine kurmaya devam edemeyiz. Yeniden tarım alanlarına ve Tekrar jeolojik etüdü tamamlanmamış noktalara binalar kuramayız. Üstelik biliyoruz ki geleceğin dünyası, kentlerin dünyası olacak. Öyleyse, inançlı, afetlere dirençli ve tabiatla uyumlu kentler kurmayı başarmak zorundayız. Doğayı süratle tüketen ve karşılığında yalnızca çöp, karbondioksit ve kirli ayak izi üreten beton kentler devrinin artık sonuna geldik. İnsanlığın ufku, birikimi ve sahip olduğu teknolojiler bundan Fazla daha uygununu yapmaya muktedir. Bugün, uygarlığımızın en Aka imtihanı yeryüzündeki hayatın bir kesimi olarak soluk alıp veren ve içinde inançla yaşanan kentler inşa edebilmektir. İkinci Yüzyılın iktisat Kongresi’nde işte bu değişim için bir yol açmaya uğraş edeceğiz.
Yüzyıl Evvel Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının iktisat Kongresi için İzmir’i tercih etmeleri bir Tesadüf değil. İzmir ve İktisat ortasındaki esaslı bağ, kentin kültür mirasında gizlidir. 8500 yıllık geçmişe sahip İzmir, tarih boyunca farklı uygarlıklar doğurmuş. İzmirliler Birlikte yaşayabilmenin sihrini bulmuş, şifrelerini keşfetmiş, Fazla sesli ve Fazla renkli Ömür biçimlerini refaha dönüştürmüş. Asya ve Akdeniz uygarlıkları ortasında bir kalp üzere atan İzmir, gücünü çokluk içinde birlikten, yani ahenkten Meydan bir İktisat ideolojisinin geliştiği yerdir. Kentin bu Fazla kuvvetli iktisadi ve kültürel şartları birbirini karşılıklı olarak büyütmüş, nihayetinde ticaretten akademiye, mimariden müziğe kadar uzanan sayısız yenilikle sonuçlanmış.
İzmir’in bütün dünyaya yayılan ününü, kentteki sivil oluşumlar ortasında kök salan ve hala yaşamaya devam eden Mahallî demokrasi kültürü taçlandırmış. Hiç kuşkusuz, bu gelişimin seyrinde İzmir’in bereketli tabiatı belirleyici olmuş. Nihayetinde, insan uygarlığına istikamet veren sayısız yenilik İzmir ve öbür Akdeniz kentlerinden doğarak dünyaya yayılmış. İzmir’in asırlar uzunluğu ortaya koyduğu bu gelişme modeli, bugünün dünyasının ve Türkiye’nin iktisadi sıkıntılarına tahlil üretmek için birçok Değerli tecrübe içeriyor. İkinci Yüzyılın iktisat Kongresi, İzmir’deki bu kuvvetli kültürün izlerini geleceğin inşası için bir çıpa kabul ediyor. Bu çıpanın özü, demokrasi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bunu görmüş ve bu nedenle İzmir’i seçmiş. Biz de bu Aka umudumuzu İzmir’de doğan ve gelişen demokrasiye borçluyuz.
Biz aslında bir yürüyüş başlattık. Sekiz aylık yürüyüşümüzde bayan erkek, genç, yetişkin ve çocuk, daima beraberdik. Türkiye’nin yedi bölgesinden gelen çiftçiler, personeller, endüstrici, tüccar ve esnaflar katıldı. Sokak işçileri katıldı. Sanatkarlar katıldı. Türkiye’den ve dünyanın birçok ülkesinden düşünür, uzman ve akademisyen bu çalışmamıza iç oldu. İzmir, bir kere daha toplumun her kısmının buluştuğu bir meydana dönüştü. Her bir paydaşımız bu yürüyüşe kendi gücünü, coşkusunu ve niyetlerini kattı. Bu türlü böyle büyüdük ve rengarenk bir imeceye dönüştük. Biliyoruz ki bu kongre, başlayıp bitecek bir süreç değil. İnsanların yeni hayalleri epey ve bizler soluk alıp verdikçe yürüyüşümüz ç ;oğalarak devam edecek.
Bizim için İkinci Yüzyılın iktisat Kongresi lisan, din, ırk ayırt etmeden beşere ve tabiata yapılan bir yürüyüş davetidir. Bugün burada attığımız temeller üzerinde, hayallerimizin, hasretlerimizin ete kemiğe bürünmesi için Mevcut gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. 21 Mart akşamı alacağımız bütün kararların sonuna kadar takipçisi olacağız. Kalkıştığımız işin ciddiyetini ve bizlere yüklediği tarihi sorumluluğun Fazla âlâ farkındayız. Bu yükü Fazla Aka bir Haysiyet ve memnunlukla taşıyacağımızdan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Biliyoruz ki, yeni bir Türkiye kuruluyor. Adil, özgür, müreffeh ve demokratik bir Türkiye. Çehre Yıl Evvel atalarımızın yıllarca işgal altında kalmış, yanmış yıkılmış, Fakir bir ülkeden Cumhuriyet mucizesini yaratmaları üzere, bu enkazın altından kalkarak Tekrar o mükemmel ülkeyi kuracağız. ilim ve aklın rehberliğinde, vicdanla ve cesaretle… Binlerce yıllık kadim kültürlerin kökleri üzerinde uzunluk veren pırıl pırıl filizlerimiz, gençlerimizle birlikte… Başardık, Fazla çalışacağız, yine başaracağız.”
Kaynak: (BYZHA) – ak Haber Ajansı
Yorum Yok